1. [6:25] | veminhüm mey yestemi`u ileyk. vece`alnâ `alâ ḳulûbihim ekinneten ey yefḳahûhü vefî âẕânihim vaḳrâ. veiy yerav külle âyetil lâ yü'minû bihâ. ḥattâ iẕâ câûke yücâdilûneke yeḳûlü-lleẕîne keferû in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn. | ومنهم من يستمع إليك وجعلنا على قلوبهم أكنة أن يفقهوه وفي آذانهم وقرا وإن يروا كل آية لا يؤمنوا بها حتى إذا جاءوك يجادلونك يقول الذين كفروا إن هذا إلا أساطير الأولين وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ وَجَعَلْنَا عَلَى قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا وَإِن يَرَوْاْ كُلَّ آيَةٍ لاَّ يُؤْمِنُواْ بِهَا حَتَّى إِذَا جَآؤُوكَ يُجَادِلُونَكَ يَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنْ هَذَآ إِلاَّ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | İçlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Ve o kâfirler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler. |
Y. Ali | Of them there are some who (pretend to) listen to thee; but We have thrown veils on their hearts, So they understand it not, and deafness in their ears; if they saw every one of the signs, not they will believe in them; in so much that when they come to thee, they (but) dispute with thee; the Unbelievers say: "These are nothing but tales of the ancients."
|
Words | | |
2. [8:31] | veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ ḳâlû ḳad semi`nâ lev neşâü leḳulnâ miŝle hâẕâ in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn. | وإذا تتلى عليهم آياتنا قالوا قد سمعنا لو نشاء لقلنا مثل هذا إن هذا إلا أساطير الأولين وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُواْ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَـذَا إِنْ هَـذَا إِلاَّ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman, "işittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" diyorlardı. |
Y. Ali | When Our Signs are rehearsed to them, they say: "We have heard this (before): if we wished, we could say (words) like these: these are nothing but tales of the ancients."
|
Words | | |
3. [16:24] | veiẕâ ḳîle lehüm mâẕâ enzele rabbüküm ḳâlû esâṭîru-l'evvelîn. | وإذا قيل لهم ماذا أنزل ربكم قالوا أساطير الأولين وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَا أَنزَلَ رَبُّكُمْ قَالُواْ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Onlara: "Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman "Öncekilerin efsanelerini" dediler. |
Y. Ali | When it is said to them, "What is it that your Lord has revealed?" they say, "Tales of the ancients!"
|
Words | | |
4. [17:58] | veim min ḳaryetin illâ naḥnü mühlikûhâ ḳable yevmi-lḳiyâmeti ev mü`aẕẕibûhâ `aẕâben şedîdâ. kâne ẕâlike fi-lkitâbi mesṭûrâ. | وإن من قرية إلا نحن مهلكوها قبل يوم القيامة أو معذبوها عذابا شديدا كان ذلك في الكتاب مسطورا وَإِن مَّن قَرْيَةٍ إِلاَّ نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ أَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَدِيدًا كَانَ ذَلِك فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا |
---|
Elmalılı | Hiç bir şehir (halkı) yoktur ki, kıyamet gününden önce biz onu helak etmeyelim, yahut şiddetli bir azab ile azablandırmayalım. Bu, Kitap'ta (Levhi Mahfuzda) yazılıdır. |
Y. Ali | There is not a population but We shall destroy it before the Day of Judgment or punish it with a dreadful Penalty: that is written in the (eternal) Record.
|
Words | | |
5. [23:83] | leḳad vu`idnâ naḥnü veâbâünâ hâẕâ min ḳablü in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn. | لقد وعدنا نحن وآباؤنا هذا من قبل إن هذا إلا أساطير الأولين لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | "Yemin ederiz ki, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!" |
Y. Ali | "Such things have been promised to us and to our fathers before! they are nothing but tales of the ancients!"
|
Words | | |
6. [25:5] | veḳâlû esâṭîru-l'evvelîne-ktetebehâ fehiye tümlâ `aleyhi bükratev veeṣîlâ. | وقالوا أساطير الأولين اكتتبها فهي تملى عليه بكرة وأصيلا وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
---|
Elmalılı | "Kur'ân öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırmış da sabah akşam kendisine okunmaktadır" dediler. |
Y. Ali | And they say: "Tales of the ancients, which he has caused to be written: and they are dictated before him morning and evening."
|
Words | | |
7. [27:68] | leḳad vu`idnâ hâẕâ naḥnü veâbâünâ min ḳablü in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn. | لقد وعدنا هذا نحن وآباؤنا من قبل إن هذا إلا أساطير الأولين لَقَدْ وُعِدْنَا هَذَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا مِن قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | "And olsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir." |
Y. Ali | "It is true we were promised this,- we and our fathers before (us): these are nothing but tales of the ancients."
|
Words | | |
8. [33:6] | ennebiyyü evlâ bilmü'minîne min enfüsihim veezvâcühû ümmehâtühüm. veülü-l'erḥâmi ba`ḍuhüm evlâ biba`ḍin fî kitâbi-llâhi mine-lmü'minîne velmühâcirîne illâ en tef`alû ilâ evliyâiküm ma`rûfâ. kâne ẕâlike fi-lkitâbi mesṭûrâ. | النبي أولى بالمؤمنين من أنفسهم وأزواجه أمهاتهم وأولو الأرحام بعضهم أولى ببعض في كتاب الله من المؤمنين والمهاجرين إلا أن تفعلوا إلى أوليائكم معروفا كان ذلك في الكتاب مسطورا النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ وَأُوْلُواْ الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَن تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُم مَّعْرُوفًا كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا |
---|
Elmalılı | Peygamber, müminlere kendi nefislerinden önce gelir. O'nun hanımları da onların analarıdır. Akraba da Allah'ın kitabında birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir maruf (uygun bir vasiyet) yapmanız müstesnâdır. Bu, kitapta yazılıdır. |
Y. Ali | The Prophet is closer to the Believers than their own selves, and his wives are their mothers. Blood-relations among each other have closer personal ties, in the Decree of Allah. Than (the Brotherhood of) Believers and Muhajirs: nevertheless do ye what is just to your closest friends: such is the writing in the Decree (of Allah).
|
Words | | |
9. [46:17] | velleẕî ḳâle livâlideyhi üffil lekümâ eta`idâninî en uḫrace veḳad ḫaleti-lḳurûnü min ḳablî vehümâ yestegîŝâni-llâhe veyleke âmin. inne va`de-llâhi ḥaḳḳun. feyeḳûlü mâ hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn. | والذي قال لوالديه أف لكما أتعدانني أن أخرج وقد خلت القرون من قبلي وهما يستغيثان الله ويلك آمن إن وعد الله حق فيقول ما هذا إلا أساطير الأولين وَالَّذِي قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَّكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِن قَبْلِي وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَيَقُولُ مَا هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Ana ve babasına: "Öf size! siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? Oysa benden önce nice nesiller gelip geçmiştir." diyen kimseye ana ve babası Allah'a sığınarak "Yazıklar olsun sana! Gel iman et, şüphesiz ki, Allah'ın vaadi gerçektir." dediklerinde o: "Bu Kur'ân öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu. |
Y. Ali | But (there is one) who says to his parents, "Fie on you! Do ye hold out the promise to me that I shall be raised up, even though generations have passed before me (without rising again)?" And they two seek Allah's aid, (and rebuke the son): "Woe to thee! Have faith! for the promise of Allah is true." But he says, "This is nothing but tales of the ancients!"
|
Words | | |
10. [52:2] | vekitâbim mesṭûr. | وكتاب مسطور وَكِتَابٍ مَّسْطُورٍ |
---|
Elmalılı | Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba, |
Y. Ali | By a Decree inscribed
|
Words | | |
11. [52:37] | em `indehüm ḫazâinü rabbike em hümü-lmüṣayṭirûn. | أم عندهم خزائن ربك أم هم المصيطرون أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin yöneticisi) kendileri midir? |
Y. Ali | Or are the Treasures of thy Lord with them, or are they the managers (of affairs)?
|
Words | | |
12. [54:53] | veküllü ṣagîriv vekebîrim müsteṭar. | وكل صغير وكبير مستطر وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ |
---|
Elmalılı | Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır. |
Y. Ali | Every matter, small and great, is on record.
|
Words | | |
13. [68:1] | nûn. velḳalemi vemâ yesṭurûn. | ن والقلم وما يسطرون ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ |
---|
Elmalılı | Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun. |
Y. Ali | Nun. By the Pen and the (Record) which (men) write,-
|
Words | | |
14. [68:15] | iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn. | إذا تتلى عليه آياتنا قال أساطير الأولين إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der. |
Y. Ali | When to him are rehearsed Our Signs, "Tales of the ancients", he cries!
|
Words | | |
15. [83:13] | iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn. | إذا تتلى عليه آياتنا قال أساطير الأولين إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der. |
Y. Ali | When Our Signs are rehearsed to him, he says, "Tales of the ancients!"
|
Words | | |
16. [88:22] | leste `aleyhim bimüṣayṭir. | لست عليهم بمصيطر لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ |
---|
Elmalılı | Onların üzerinde bir zorba değilsin. |
Y. Ali | Thou art not one to manage (men's) affairs.
|
Words | | |